Çocuk Felsefe Atölyesinde sohbet, hayal gücü ve yaratıcılığın birliği neden önemlidir?
Bir önceki yazımızda Çocuk Felsefe Atölyesini „çocukların kendi yeteneklerini geliştirecek pratik etkinlikleri organize eden ve sürdüren yani bir koordinasyon merkezidir“ diye tanımlamıştık.
İnsanın gördüğü, dokunduğu, işittiği, duyumsadığı, ihtiyaç duyduğu vs şeyleri anlaşılır sözcükle anlatmaya çalışır veya sorularla kavramak ve karşısındakine çevresine kavratmaya çalışır. Sözcüğün yetersiz olarak görüldüğü ve anlaşılmadığını düşüncenin sonucu çizgi, resimleme, şekillendirme, heykel, bazen işaretler, oyunlar, müzik vs. ile ifade edilmeye çalışılıyor. Bunların hepsi yaratıcılıktır, bunları en iyi bir şekilde ortaya koyma, onun için farklı yol ve yöntemleri arama bir hayal gücünü canlandırma çabasıdır. Aya gönderilen bir uzay aracını gören çocuk “Ben de daha uzakta ki bir yıldıza, daha hızlı ulaşan bir araç yapacağım” der ve çeşitli eski elektronik cihazları bir araya getirip bir şeyler yapmaya çalışıyorsa bu hayalini yaratıcılığa dönüştürme çabasıdır. Uygulamadır Böylece hayal gücü ve yaratıcılık en güzel eserleri ortaya çıkarıyor. İyi bilim insanları çocukların hayal gücünü ve yaratma isteklerini geliştirerek yardımlaşmaya çalışırlar. Bunun için gelişmiş ülkelerindeki iyi üniversitelerin bilim insanları üniversite içinde çocuk üniversiteleri kuruyorlar. Çocukları ilgi duyduğu alanlarda Atölye çalışmaları yapıyorlar.
Biliyorlar ki çocuklarla felsefe yaparken katılımcılar kişiliklerini kelimelerle, düşüncelerle ve sanat eserleriyle ifade ederler. Birbirleriyle diyalog halinde buluşurlar sadece farklı kültürler arasında bilgi alışverişinde bulunmakla kalmıyor farklı hayallerini birlikte gerçekleşmeler çalışırlar.
- Çocukların kültürünü kendi dünya görüşü ve sahiplenmeleri, iletişimi, sanatı, düşünce biçimi ve değerleri ile canlandırmak, çocuklarla felsefe yapmanın temelidir. Farklı sosyal tabaka, kültür ve dil kökeninden gelen çocuklar bu felsefe atölyelerinde birlikte konu seçmeleri seçtikleri konuyu nasıl gerçekleştirecekleri, elde edilen sonuçları kendi aralarında dostça analize etmeler sadece sırada bir yaratıcılık uygulaması değildir bu aynı zamanda bu çocuk hakların kendilerini kültürel ve sanatsal olarak ifade etme hakkıdır. Özellikle çok dillerin, kültürlerin, farklı sosyal gurupların bir arada yaşadığı ülkelerde toplumlarda çocuğun kültürel ve sanatsal yaşama tam katılım hakkına saygı gösterecek ve teşvik edecekler ve kültürel ve sanatsal faaliyetler ile aktif dinlenme ve boş zaman etkinlikleri için uygun ve eşit fırsatların sağlanmasını teşvik etmesinde birçok gerekçe ile önemlidir. Bu toplumun uyum içinde yaşaması i.in farklı sosyal tabaka ve kültürlerin teknik ve bilimde yaratabileceği yeni ideeler bakımında çok önemlidir. Bunlardan daha önemlisi çocukların kendi aralarında kendi kültürlerini baskıya, etkilenmeden yaratması ve geliştirmesidir.
Çocuk felsefesi çocuk kültürünün bir ifadesidir ve dolayısıyla aynı zamanda bir çocuk hakkıdır!
Çocuklar dokunulabilen veya denenebilen bir şeyle uğraşmak saf teoriyi konuşmak ve yazmaktan ilgi duyarlar. Dokunulan etkinliklere katılım onlara zevk verir. Ayrıca fantezilerini açıklamak ve uygulama ortamı arama, bulma çok daha heyecan verici olduğunu hissederler. Çocukların bu deneyimleri gerçekten yaşayabilmeleri için yeterli zamana sahip olmaları da önemlidir. Bu yüzden etrafta okul dersleri olmadığında çocuk felsefe atölyelerine gitmelerinde büyük yarar vardır. Yani okul saatleri dışındaki zamanlarda ve tatiller de çocukların gönüllü Felsefe Atölyelerine katılmalarında büyük yarara var. Ancak çocuğunuzun neyi ilginç bulduğuna göz ardı etmemek gerekir. Onların isteklerini gerçekleştirmesine izin vermek gerçekleştirmesinin olanak ve ortamını yaratmak gerekir. Çocuk veya genç, resim, heykel, fotoğraf, tiyatro, edebiyat atölyelerine mi veya futbol, voleybol, basketbol, yüzme kulüplerine mi ilgi duyuyorsa oraya katılmasına izin vermek gerekir. Müdahaleci olmamak gerekir. Bu alanların hepsinde iyi eğitici ve yöneticiler bulunuyorsa hepsinde disiplinli bir felsefe bilgisini de kazanma ve geliştirmeleri olanaklıdır.
O zaman şu soruyu sormamız gerekir çocuklar yaratıcılığı öğrenebilir mi?
Yaratıcılık için yaş, cinsiyet, dil gibi bir sınırlama olmaz. Daha önceki yüz yıllarda sadece erkeklere has görülen iş ve meslek alanlarında spordan, tıpa, kimyadan astronomiye, marangozluğa kadar akla gelen yaşamın her alanında kadınlar en başarılılar arasında yerini aldılar. Yaratıcılık bir, istek, hedef ve olanakların ürünüdür, bu varsa rakipsizdir.
Çocuklar hayatın yapbozunun parçalarını bir araya getirip kendi fantezilerine göre yeniden yaratmaya çalışırken. çoğu zaman çılgın soruları ve sıra dışı fikirleriyle bizi şaşırtıyorlar. Oysa bu onların sınır tanımayan yaratma başarma isteklerinin bir ifadesidir. Çocukların fantezilerini ve yaratıcılıklarını genellikle ergen aile fertleri ve eğiticiler içinde yaşadığı toplumun kültür, inanç, gelenek kurallarına göre sınırlandırmaktalar. Sosyal pedagoglar ile felsefe bilim insanları genellikle bu engellemelerin sınırı konuşunda, kreş ve okul eğitimcilerin, inanç önderlerinin ve onların etkisinden kalan veya o güne kadar aldıkları bilginin sınırın dışına çıkmak istemeyen ebeveynlerle tartışmaktadır. Bunu saygısızlık olarak algılamamak gerekir. Bu çocuğun gelişmesi için iyi! Bunun böyle kalması için çocukların daha fazla özgürlüğe sahip olabilecekleri alanlara sahip olmaları gerekir. Ve bunu yapmanın en iyi yolu çocuk ve gencin sevdiği, ilgi duyduğu bir oyunu onunla oynamaktır. Öyleyse bırakın çocuklar fantezilerini oynayarak geliştirmeye çalışsınlar ve yaratıcılıklarını kutlasınlar!
Günümüzde yapay zekâ destekli programlar, robotlar ve araçlar işin çoğunu bizim için yapmaya başladı. Yapay zekâ, makinelerin bağımsız olarak öğrenme yeteneği anlamına gelir. Makineleri verilerle besliyorsunuz ve bundan pek çok akıllıca şey ortaya çıkıyor. Vergi beyannameleri düzenleyen, sohbet eden, röntgenleri değerlendiren, araba kullanan veya sigortayı yöneten algoritmalar yaşamımıza girdi. Bunların hepsi insan fantezisinin çeşitli bilimsel atölyelerindeki çalışmaların uygulamaların sonucudur, yaratıcılığıdır. Kalıpların dışında düşünen, sorunlara yeni bir perspektiften bakan çocuklara engel olunmamalıdır. Sadece çocuklar değil kim olursa olsun bir insan yararlı olabilecek, düşünmediğimiz şeyler yapan insanları engellemeye kalkışılmamalı. Özellikle çocukların farklı, eleştirel bakışı ciddiye alınmalıdır. Onun neden farklı düşündüğünü ondan sohbet ederek öğrenmeye çalışmak gerekir. Sorularla onun o farklı düşüncesinin üzerinde düşünmesine, geliştirmesine yardımcı olmak gerekir. Çocuklarla sıkça şaka yapılmalıdır. Onları ciddiye almak ve şakalaşmak onları mutlu eder. Özellikle çocukları mutlu etmek gerekir.
Çocuk Felsefe Atölyeleri korkuyu yenme merkezleridir
Çocuklar genellikle etrafındaki insanların yargılamasından korkarlar. Bu nedenle güven duymadıkları bir ortamda fikirlerini veya yaratıcı yeteneklerini göstermekten bir şekilde rahatsızlık duyarlar. Bu güvensizlik durumu yetişkin insanlar bile düşüncelerini açıklamada ürkekleştiriyor, bu durumda insanları muhafazakâr olmaya itiyor. Özellikle derslikte evde çocukları korkutarak babalık veya analık veya öğretmenlik yapan halk arasında “ser bir insan” diye tanımlayanların yanında çocuklar fantezilerini, doğru bildikleri sorulara yanıtlanmaktan çekinirler. Çocukla sohbet edince şöyle diyorlar: “Derslerimiz için elimizden geleni yapıyoruz. Ancak farklı, yeni bir fikrimiz olduğunda onu paylaşmaktan korkuyoruz.”
Özellikle çocuklara „Ah, bu hiç iyi değil“, „Hayır, pek iyi sonuçlanmaz“, „Kimsenin umurunda değil senin farklı düşüncen senden ne isteniyorsa onun dışına çıkmayacaksın “ gibi cümleler ile çocuklar engellenmemeli. O zaman her şey aynı kalır, oysa bilimsel çalışmalar icatlar, yaşam kalitesi sürekli gelişerek değişiyor. Çocukları yenilikler için cesaretlendirmeliyiz.
„Sanat, bir yandan içimizde yorumlara, duygulara ve tarihsel referanslara yol açan algı ve yargılarımızın bir nesnesi olarak, diğer yandan doğanın aksine kendine özgü bir insanın yaratıcı ürünüdür. Felsefe için her zaman özel bir önemi olduğu gibi aynı zamandada bir sorun teşkil eder.”
Önemi çocuğun duygularını fantezilerini canlandırmak, yaratıcılığa teşvik edici olmasıdır. Sorun sorularla sorgulayıcılıkta çekingenlik ve korkularada kapı açabilmesidir. “Ya bu düşündüğüm, gördüğüm doğru değilse”, Farklı düşünenler beni, eleştirirse, saldırıya uğrarsam onlara görüşlerimi, ideamı nasıl savunurum?” ve “Ya bu düşündüğüm, gördüğüm doğru değilse, o zaman gerçek doğruyu öğrenmiş olur muyum?”
İşte burada Felsefe eğiticileri, sosyal pedagoglar devreye girer bu soruların yeni düşüncelere kapı açacağını anlatarak bu korku ve çekingenlikten ortaya çıkan soruları cesarete dönüştürür ve yeni düşüncelerin uygulanmaya konulmasının ortamını sağlar. Böylece çocuklar kendi fikirlerini özgürce açıklama cesareti bulur, geliştirir, takdir ve hoşgörüyü deneyimlerler. Sonuç olarak Felsefe Atölyeleri atölye katılan çocuk ve gençlere konuşma, soruşturma, öğrenme güvenini artırır. Böylece fantezilerini yaşama, kendilerini haz verecek bir şekilde uygulamakta korkmaması gerektiğini öğretir, bakış açılarını ve ufuklarını açar.
Başkasının görmediğini, kendisinin görebileceğini veya tersine kendisini görmediği ve üzerinde düşünmediklerini bir başkasının görebileceğini onu dinlemesi ve ondan öğrenmesi onunla birlikte uygulama sabrı, be bilinci verir. Böylece yaratıcılığı öğretir. Almanların Atölyelerinde genellikle bu söz , Büyük yazılarak duvarlara asıldığını görürüz: “Übung mecht Meistar’ bunun anlamı “Pratik uygulama insanı usta yapar.”
Atölye çalışmaları genellikle insanın insanından öğrendiği alanlardır. Dayanışma, sorma, saygı ve öğrenim zevki uygulamalarda birleşir. „Senin göremediğini ben görebiliyorum. Ve bu…” – bu iyi bilinen ve popüler oyunla çocukları sanata bakmaya davet etmek mümkün. Baskı olmadan uygulamaya katılmaya teşvik edilir. Çok renkli ve figürlü bir resim elle alındığında öşyle sorular sorabiliriz. Örneğin: “Hangi renkleri görüyorsunuz? Hangi şekilleri tanıyabilirsin? Bir yerlerde bir hayvan görüyor musun? Bir insan mı yoksa tamamen farklı bir şey mi? Resimde gerçekte ne var?” Ayrıca bir resim tablosunca hayvan resimleri varsa şu soruları da sorabiliriz: Bu sakin mi görünüyor yoksa kızgın mı? Bu evcil bir hayvan mı yoksa vahşi bir hayvan mı?
Bunlar görülenleri sınıflandırmaya yardımcı olan terimler.
Peki bu neden gerçekten önemli?
Yeni yürümeye başlayan çocukların gerçekten Rönesans ile Klasisizm arasındaki farkı veya daha basit bir şekilde Gotik ile Pop Art arasındaki farkı anlaması gerekiyor mu? Elbette ki hayır. Ancak 15 yaşı üstü gençler için kısaca bu terimlerden söz edilir. Ama çocukların bu kavramların anlamına ilgi duymazlar. Ancak sanat ve estetik eğitimiyle erken tanışma, onu beyne sabitler. Bir hafıza hissesi belirler. Daha sonra filizlenebilecek, bilinçsizce hafızanın başlayabileceği bir tohum. Daha sonra resim dersinde mesela. Böylece gençlik ya da yetişkinlik yıllarında sanatın daha basit algılanmasının temelini oluşturur. Çocuklar eserleri isimlendirmeye gerek duymadan sonradan tanırlar. Stilistik özellikleri tanıyabilirler. Kültürel bir varlık olarak tarihlerine ve sanatlarına dair fikir edinmeleri belki sekiz yaşı üstünde çocuklar sanat stillerine ve kavramlarına da merak duymaya başlarlar. Ama kavramları teorik olmaktan ziyade 8 ile 14 yaş arasındaki çocuklara birkaç basit cümle ile kavramların içeriği anlatılmakta yarar var. Daha doğrusu bu alanlardaki birkaç sanat dergisi ve Albümü koymak çok daha fazla yararlı olur. Gotik ve Pop Sanatla erken yaşlarda tanışan insan, daha sonra sadece resmi tanımakla kalmaz, resmin arkasındaki resmi yorumlamayı da daha kolayca anlar.
Bu renkler hangi duyguları yansıtıyor? Ya da basitçe şu soruyu sorabiliriz: Mavi ne anlama gelir? kırmızı nedir Doğada da yeşili ve sarıyı nerede buluruz? Peki resimde neden yeşil olabilir? Peki bu at neden mavi? Bu arada, yanlış cevap yoktur. Çocuklar kalıpların dışında düşünmekten çok keyif alırlar ve devasa bir hayal gücüne sahiptirler; hazır cevaplarla küçümsenmemelidir.
Sanat eserlerine bakmak gibi estetik deneyimler bilişsel yapılar oluşturmanın temelini oluşturur. Sanat ve kültürle ilgilenmek sadece onu yaratanlar için değil, bakanlar için de değerlidir. Araştırmalar, kültürel eğitim deneyimi yaşayan çocukların birçok temel beceride, bunlara erişimi engellenen çocuklara göre önemli ölçüde daha başarılı olduklarını göstermiştir. Örneğin sanatla erken yaşta tanışan çocuklar genellikle daha dayanıklı, daha hoşgörülü oluyor ve kendilerini daha iyi ifade edebiliyor. Yaratıcı düşünme ve kalıpların dışında düşünme yeteneği teşvik edilir. Karmaşık, mekansal görevler ve soyut fikirler daha kolay çözülür.
Elbette Masaya bırakılan, Pablo Piccaso, Claude Monet, Vincent Willem van Gog, Fikret Mualla, Abidin Dino, İsmail Çoban, Mehmet Güler, Osman Polat gibi sanatçıların albümlerinde ki resimleri nasıl yaptılar? Hangi boyaları fırçaları, kalem ve tuali kullandılar?
Bu soruların cevapları daha geniş bir ufka olanak tanır ve çocuklara her zaman mürekkep, fırça veya kâğıttan ibaret olmadığını gösterir. Bu sanatın figürleri veya formları tanıdığım bir şey olması gerekmiyor. Ressam sopa, tahta ve metal kullanmış olabilir mi? Tüm bu düşünceler yaratıcı düşünmeyi teşvik eder ve böylece çocuklara diğer yaşam durumları için yeni yollar bulma, belki de normların dışında düşünme ve hareket etme şansı sunar. Yalnızca okulda değil, daha sonra profesyonel yaşamda da talep gören becerilerine kapı açabilir.
Çocuk atölyelerinde çocuklar sürdürdükleri diyalog ve yaratıcılık çabaları çocuk kültürünü yaratır., Çocuğun kişiliğini özgürce ifade etmesi, kendini yaratması ve sanatsal açıdan aktif olması anlamına gelir.
Çocukların ilk başta bir resimdeki küçük detayları keşfedip isimlendirmeleri, asıl konuyu tanımadıkları anlamına gelmez. Bu sadece çocuğun işe yetişkin insanlardan farklı yaklaştığını gösteriyor. Çocuğun yaptığı bir resim ve objeye bir ad bir başlık vermesi gerektiğini veya yaratılan bu objeye derinlik kazandıracağını söylemekten yarar var. Ancak zorlamamak gerekir. Çocuk ona bakan insanın kendisinin bir ad ve başlık vermek istemişte olabilir. Çocuklar Birbirinden farklı malzeme çeşitlerinin belirlenen bir yüzeye plan dahilinde yapıştırarak yaptıkları kolajlar onların ne kadar yaratıcı olduğuna sadece sıradan insanlar değil iyi sanatçılar bile şaşırıyor. Sanat dersi almamış çocuklar kendi yeteneklerini kullanarak, kendilerine has metotlarla
birbirinden farklı teknikler kullanılarak, eserler ortaya çıkara biliyorlar. Çocukların fantezileriyle kullandıkları metotlarla yaratıkları Kolejlerin içeriği oldukça zengin görünüyor
Burada da önemli olan çocukların yaptıklarını düzeltmeye kalkışılmamalı, ona müdahale edilmemelidir. Öncelikle çocuk için doğru olan asıl doğrudur!
Peki çocuk ne görüyor? görülen ne demek? Bu önemli değil. Üç yaşındaki çocukların sanatı anlaması gerekmez; ona bakmaktan keyif almaları yeterlidir. Çünkü sonuçta herkes sanatçı ya da sanat tarihçisi olamıyor. Beuys’un sözlerini aktaracak olursak: Bununla aynı zamanda fizikçi de olabilirsiniz.
Tekrar Çocuk Felsefe Atölyesinin tanımına dönersek bir koordinasyon merkezidir çünkü, çocuk felsefesi atölyesi teori ve pratiği birleştirerek bilimle temas kurar ve bu ilişkisini sürdürür. Çocuk eğitiminde küçük düşünürler ve çevreleriyle, kreş çocuklarıyla duygularını geliştirecek pratik etkinliklere katılırlar. Çocuk felsefe çalışmalarında onların duygu, fantezi ve düşüncelerini özgüce uygulamaları ve yarattıkları, yaptıkları çalışmaları tanıtma cesareti kazanmalarını sağlamaya çalışır. Bu çocuk ve gençlerin geleceği için oldukça önemlidir…
Molla Demirel