Bir yolculuktan deneyimler
Her ömür bambaşka. Her ömür koca bir derya. Her ömür, doldurulmuş bambaşka yolculuklarda.
Ganime Gülmez
* Fotoğraflar: bi’bak’ın arşivinden, (öndeki) isimsiz (1971, Berlin)
“Özgürlük ve eşitlik bir kuş gibi avcumuzdan uçan
her insan
sadece terini karmadı terine,
kapılarını, dağlarını,
denizlerinin temiz havasını
ve yüreğini açtı size …”
Molla Demirel’in faşizmin kurbanlarına adanan, ‘Avrupalı Kardeşlerim’ şiirinden-
Türkiye-Almanya İşçi Mübadelesi Antlaşması’nın 60. yılındayız!
Bir on yıl öncesinde, ne kadar farklı ürünlerle ve etkinliklerle dile getirilmişti 50. yıl! Farklı farklı insanlarla, ne kadar çok şey konuşabildiğimiz ve yapabildiğimiz bir dönemdi!
Bu on yıl içerisinde kaç coğrafya parçası paramparça, resmen paramparça edildi. “Göç, iltica, mülteci, ırkçılık, ayrımcılık” gibi kavramlar ne çok tartışıldı, ne çok yazıldı, ne çok şekil değiştirdi. Hukuk! Yasalar! Hepsi savaşların patlatılışı altında biçildi.
Pandemi ve savaş yönetimi bütün yapmışlıkları, yaşamları etkiledi.
Bu on yıl içerisinde kaç coğrafya parçasından akın akın insanlar göç yollarına düştü. Ve şimdi, tam da Molla Demirel’in yeni kitabı, “Göç-İş-Ütopya / Bilim, Sanat ve Yazın İnsanlarımızın Gözüyle Avrupa’ya Göçün 60 Yılı”nı okuduğum günlerde Ortadoğu’dan, Polonya-Belarus sınırından yansıyan, yüreğimizi delen insan manzaraları. Şu an elimizden gelen, sadece onların yaşadıkları haksızlıkları anlatmayı denemek ve bu haksızlıkları kınamaya devam etmek. Bir 50-60 yıl sonra bizzat kendileri neler yazacaklar acaba? Yazabilecekler mi? Bilemiyoruz…
Almanya’ya adım attığım ilk yıllardan itibaren, ziyaret ettiğim evlerde muhafaza edilebilmiş Türkiyeli Göçmenler ile ilgili çok sayıda kitabı okuma olanağım oldu. Ardından sürgünlerin kaleminden çıkan sayısız kitap ve makale okuma olanağı da yaşamın normal bir seyri olarak gelişti.
Şimdi elimde farklı bir ürün var. Kitabı okumaya başladığım an, yani şu dünya gerçekliği içerisinde, “başarı-başarısızlık, ünvanlı” gibi kavramlara gözümün değmediği bir an. “Tanımadığım hangi renkler, bilmediğim hangi dönemler, eksik kaldığım hangi bilgiler çıkacak karşıma” merakıyla çıkıyorum bu yolculuğa.
Her ömür bambaşka. Her ömür koca bir derya. Her ömür, doldurulmuş bambaşka yolculuklarda.
Molla Demirel’in ömrü, 1948’de Malatya’da başlayıp, 1972 sonrası Almanya’da süren bir ömür. Diyarbakır Eğitim Enstitüsü’nde edebiyat eğitimi görüp, kimya işçiliğine geçip, ardından pedagoji eğitimini tamamlayarak Sosyal Danışmanlık’a dek sayısız emek süreciyle beslenen bir ömür. Bu ömre 42 kitap üretimini de sığdıran bir şair, yazar. Hem de iletişim hızının, olanaklarının bugünkü gibi olmadığı dönemlerde:
“Biz içinde, birlikte yaşadığımız toplumların sağ beynini geliştiriyoruz ortaya koyduğumuz eserlerle. Bu çok kültürlülüğün güzelliğidir. İçinde yaşadığımız topluma kazandırmaya çalıştığımız bir güzelliktir. Ancak başta Almanya olmak üzere, Fransa, Avusturya, İngiltere, İtalya gibi ülkelerde kültür, edebiyat ve sanat pazarı tıpkı Türkiye’de olduğu gibi birkaç medya tekelinin denetimindedir.”
Molla Demirel bu kitabı yaklaşık otuz kişilik bir ekiple oluşturmuş. Bu ekip, işçisinden öğrencisine-öğretmenine, yazarından profesörüne, belediye başkanından milletvekiline dek sayısız branş, dünya görüşü ve deneyimden oluşan bir ekip. Neredeyse her biri, Türkiye coğrafyasının farklı farklı köşelerinden gelip Avrupa’nın farklı farklı köşelerinde, farklı farklı deneyimler içerisinde pişen bir ekip. Kitabın içerisinde, ırkçılıktan katliamlara, çocuk eğitiminden gençliğin gelişimine dek her bireyin kendi branş ve deneyimlerini de içeren çok sayıda broşür var dersek abartı olmaz.
Kitabın önsözünde Aydın Çubukçu’nun ifadelendirişiyle özetleyecek olursak: “Bu yüzden, bu kitapta toplanan insan hikâyelerine Molla Demirel’in tuttuğu ışıkta görünen yüzler olarak bakmak yanlış olacaktır. Molla Demirel, herkesin kendi ışığını göstermesi için çağrıda bulunmuştur, gelenler kendi ışıklarını getirmişlerdir.”
Çağrıya yanıt veren ve kendi ışıklarını getiren isimler ve yaşadıkları ülkeler ise şöyle:
Aydın Çubukçu (İngiltere), Cansel Kızıltepe (Almanya), Claudia Benedikta Roth (Almanya), Markus Lewe (Almanya), Dr. Michael J. Rainer (Almanya), Türkân Heinrich (Almanya), Prof. Dr. Ali Arayıcı (Fransa), Berin Uyar (Almanya), Cahide Özer (Almanya), Cem Duman (Hollanda), Doğan Akhanlı (Almanya), Doğan Özgüden (Belçika), Elif Sofu (Almanya), Prof. Dr. Faruk Şen (Almanya), Fevzi Karadeniz (Fransa), İbrahim Eroğlu (Hollanda), Prof. Dr İsmail Çoban (Almanya), Kamil Bulut (Almanya), Prof. Dr. Kemal Bozay (Almanya), Kemal Yalçın (Almanya), Murat Tuncel (Hollanda), Prof. Dr. H. C. Onur Güntürkün (Almanya), Mehmet Refik Safter Çınar (Almanya), Özgür M. Demirel (Almanya), Prof. Dr. Paul Leidinger (Almanya), Semra Çelik (Almanya), Yücel Feyzioğlu (Almanya), Yücel Özdemir (Almanya).
Bu ekipteki her bireyin, bir broşür hazırlama titizliğiyle katkı sunduğu ve Türkçe-Almanca olarak yayınlanan bu kitabın, aktarılan yolculuklarda deneyim edinme imkânı bulamayanlar tarafından da okunmasını umut ediyorum.
Herkesin doğduğu toprakların aynı zamanda doyduğu, barınabildiği, yetenek ve tercihine göre eğitim alabildiği, fikirlerinden, cinsiyetinden, inancından, milliyetinden ötürü ötekileştirilmediği topraklar olabildiği ve başka kültürlerle tanışma-üretebilme imkânını böyle bir özgürlük içerisinde edinebildiği bir dünyaya özlemle diyerek, son sözü bu kitaba da katkı sunan, yakın bir zamanda yitirdiğimiz Doğan Akhanlı’ya bırakıyorum:
“Tahliye edildikten sonra Gürcistan sınırındaki köyüme gittim. Bu yöreden Christa Wolf’un Media’sında dünyanın öte ucu diye bahsedilir. Doğduğum köyde annem, şafak sökmeden kalkar, çayı demler, radyoyu açarak babamın sabah türküleriyle uyanmasını sağlar, çok geçmeden ben ve kardeşlerimde alev almış çıra, süt, çay, yağda yumurta ve eritme peynir kokuları arasında uyanır, oturma odasına inerdik. Kahvaltı birlikte yapılırdı ve köy öğretmeni olan, anneme de okuma yazmayı öğreten babam kahvaltıdan hemen sonra evden ayrılırdı. Annem çocukları etrafına toplar okumalar yapardı. 12 yaşımda köyden ayrıldığımda, romanlar aracılığıyla köye ulaşan o yabancı hayatlarla tanışmaya hazırlıklıydım. Bu yüzden Ankara’yı, daha sonra İstanbul’u, çok daha sonra da, Köln’de beni bekleyen hayatları hiç yadırgamadım…” (Doğan Akhanlı’nın, Almanya’dan Türkiye’ye gidişinde, tutuklanıp bırakılmasından sonraki zaman dilimini aktardığı bölümden.)
* Molla Demirel, Göç-İş-Ütopya/Bilim, Sanat ve Yazın İnsanlarımızın Gözüyle Avrupa’ya Göçün 60 Yılı, Ağustos 2021, CPI books GmbH, Birkstraße 10, 25917 Leck, Deutschland.
(GG/AS)
Yayın Tarihi:20 Kasım 2021 00:00
Son Güncelleme:21 Nisan 2022 17:31