Ben 1961 askeri darbesinden beri bütün darbeleri yaşadım. Bütün Askeri darbelerde Alevi, Kürt ve sosyalist bir aileden geldiğim için hepsinin de yakınlarımız büyük acılar yaşadılar. O askerler ki Osmanlı döneminde babamın büyük Abisi Pıxoların Alibey’i pusuya düşürerek öldürmüş. Dedemin iki konağını, ağılını içindeki hayvanlarla ve tüm eşyalarla ateşe vermişler. Yataktaki daha çocuk yaşta olan babam ve Murtuza amcama kurşun sıkarak ömür boyu sakat yaşamalarına neden olmuşlar. Daha sonra yoldaşlarım olan Hüseyin İnan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan’ı, daha 16 yaşında olan Erdal Eren’i idam ettiler, Sinan Cemgil ve Mahir Çayan ile arkadaşlarını kurşuna dizerek, İbrahim Kalpakkaya’ya işkence ederek öldürdüler.
Askeri darbeler sadece ülkeyi ekonomik ve sosyal alanda büyük zararlar vermekle kalmaz tüm halka büyük acılar yaşatır, ülkeyi ülkeler arası arenada yıpratır. Bilimsel ve teknik alanında da gelişimini engeller. Bu darbelerden Türkiye halkı çok çekti.
Bu nedenle ben dünyanın neresinde olursa olsun hep askeri darbelere karşı oldum. Bırakın bir insanın nedeni ne olursa olsun bir kuşun bir hayvanın bile canına kıyılmasına yaşamım boyunca hep karşı oldum.
Elbette Türkiye halkına acı yaşatacak bir darbeyi kim yaparsa yapsın karşı olmam benim doğal inancımın temel taşıdır.
Bu Askeri darbenin arka perdesi de var mıdır? Bu soruya yanıt aramadan önce Türkiye halkı gerçekten darbeler karşı mıdır? Gerçekten askeri seviyor mu? Bu sorulara da yanıt armamız gerekir.
Her askerlik çağına gelen genç Askere gönderilirken „En büyük asker bizim Asker“ diye alkış tutularak bölüğüne yollanır. Çatışmalarda ölen askere şehit mertebesine ulaştığına inanır. Cenazesi askeri marşlarla mezarlığa yollanırken de binlerce insan toparlanır „En büyük asker bizim, asker şehitler ölmez „ diye bağırırlar. Askeri darbede başarılı olan generaller şimdiye kadar kahraman ilan edilmiştir. Kenan Evren ve Arkadaşları gibi faşist generaller rejimine seçimlerde %92 oy verilmiştir. Oysa o Kenan Evren ki Türkiye aydınların üzerinde panzerle geçer gibi geçerek binlercesinin tutuklanmasına, onlarcasının ölmesine ve yüzlercesinin sakat kalmasına neden olmuştur. Onun çıkardığı yasalarla 14 yıldır bu hükümet iktidarını sürdürmektedir.
Askeri darbelere, sömürüye, işkenceye, baskıya karşı direnenler de yenildiği için „Vatan hayını“ ilan edilmiş.
„En büyük asker bizim asker“ diye bağıranlar Cumhuriyetinin ilanını kabul etmeyenlerin Kubilay’ın boğazını kestikleri gibi, şimdi de askeri darbenin yenilgisiyle Recep Tayyip Erdoğan‘ı kahraman ilan ederek askeri çırılçıplak soyuyor, caddelerde yatırıyor, sürüklüyor, hakaret ediyor ve boğazını keserek katl ediyor.
Bu Osmanlı’dan miras alınan darbecilik anlayışı ve kültürünün bugün de yaşamasının ve yaşatılmış olmanın tipik bir kanıtıdır.
Osmanlılar biat ettikleri sultanları iktidarda bir darbeyle iktidardan alıp milletin gözleri önünde asarken ona o güne kadar biat edenler onun katlini alkışlıyor. Cenazesine saldırıyor ve darbeyi başarana biat ediyorlardı. Bugün de yaşanan bu.
“Gerçekten bu Darbe uzun zamandan beri Askerler Türkiye halkının yararına mı planlandı” sorusundan başka şu soruları da kendimize sormamız gerekiyor.
Bir darbeye Cumhurbaşkanı “Bu darbe Allah’ın bize hediyesidir“ diyorsa ve başbakan „Bu darbenin olduğu gün bizim bayram günümüzdür. Bundan böyle bu günü bizim bayramımız olarak kutlayacağız“ diyorsa
Bunun üzerinde düşünmemiz gerekmez mi?
Bu nasıl darbe ki önce Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanları tutuklamıyor ve aynı anda bütün TV ile Radyo kanallarını elle geçirmiyor ve sosyal medyanın da haberleşmesini engellemiyor. Günümüzde 50 Tl. bir cihazla ülkedeki tüm sosyal medya ağını kilitlemek mümkündür. Teknik bu kadar gelişmiştir.
Bu nasıl bir darbedir ki aynı anda darbe planlamasında aktif görev alan Hava, Jandarma, Deniz ve 1-2- 3. Odunun en üst generalleri başta olmak üzere 3000 den fazla subay yer alıyorlar darbeyi başaramıyor. Ama aynı dakikada bunların hepsinin kimliği tespit ediliyor.
Bu nasıl bir askeri darbe ki dünyanın en büyük en güçlü üçüncü ordusu olan bu Askeri teşkilat bir avuç polisin direnişiyle yeniliyor?
Bu nasıl darbedir ki bir tek TRT ekranında veriliyor ve hemen bir kaç dakika içinde Cumhurbaşkanı, başbakanı ve bakanlar, Meclis başkanı, AKP’nin eski başbakanı, eski Cumhurbaşkanı TV, ve sosyal medyada halka sesleniyor?
Darbeyi yapanların askeri uçakları Marmaris’ten çıkıp İstanbul’la gelen Cumhurbaşkanın bindiği helikopteri izliyorlar müdahale etmiyorlar veya düşürmüyorlar. Bu üzerinde düşünülmesi gereken bir durum değil mi?
Ayrıca Askerler darbeyi yaptı, ayni günde 3000 den fazla savcı ve yargıç neden tutuklanıyorlar, bunların bu darbeyle ne ilişkisi var?
Elbette ki Fethullah Gülen, Osmanlılığı ve İslami bir devlet anlayışını savunduğunu, uzun zamandır Amerika da yaşadığını bu dünyada yaşayan her insan biliyor. Ama onun taraftarlarını ordunun en üst kademesine gelmesini kim sağladı, Liberal, sosyal demokrat ve sosyalist Milletvekilleri mi yoksa 14 yıldır iktidarın tek lideri olan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP Miletvekilleri, bakanları mı?
Kaldı ki Recep Tayyip Erdoğan’ın kurduğu ve bugünde lideri olduğu AKP hükümetleri, Türkiye’yi laiklikten uzaklaştırarak Sünnilik Mezhebi ağırlıklı bir sistem haline getirmedi mi? Neredeyse ilkokuldan başlayarak yüksekokulla kadar tüm okulları imam Hatip okullarıyla özdeşleştirmedi mi?
Bu soruları kendimize sorduğumuzda Fethullah Gülen’in ve taraftarları mı gerçekten darbe yapmaya mı kalkıştı yoksa Recep Tayyip Erdoğan Başkanlık hatta Sultanlık sistemin yolunu açmak için bir temizlik hareketi başlattı ve bazı saf inançlı Askerleri hedefine ulaşması için kullanmak mı istiyor sorusunu insan kendisine sormaktan alı koyamıyor.
Hani Recep Tayip Erdoğan seçimlerde halka seslenirken “ Allah’ın verdiği Canı Allahtan başka kimse alamaz” diyordu. “Seni Başkan yaptırmayız” diyen HDP Milletvekillerine ve Fethullah Gülen taraftarlarına bugün Ceza evlerinin ve idam sehpasının yolunu göstermektedir. İdamın yasalaştırılmasını istiyor.
Bu nedenle bu yukardaki sorular beyin kurcalıyor, irdelenmesi gerekir…
Gerçekten bu darbe hareketinin arkasında kimin parmakları olduğu ortaya çıkarılmalıdır. Bunu ortaya çıkarma bu hükümetin tek başına işi değildir. Bu özgür basın mensuplarının, araştırmacıların, namuslu istihbaratçıların, politikacıların ve uluslararası camianın işbirliğiyle yapılacak bir çalışmayı gerektirir.
Umarım zaman gerçeği gözler önüne serer…
Unutulmaması gereken başka bir konuda Faşist Kenan Evren Türkiye’de halk tarafında %92 oy alarak Cumhurbaşkanı oldu. Mosolin İtalya’da, Hitler Almanya’da seçim üstüne seçim kazanarak İktidar oldu.
İktidarı elle geçidikten sonra adım adım ülkeyi fundamentalist ırkçı faşıst bir diktatörlüğe götüren bir sivil darbeye de karşı dik durmak gerekir. Yoksa kazananı yiğit bir yurtsever olarak alkışlamak, önünde diz çökmek, yitirenleri de vatan haini ilan etmek sadece halkına, ülkesine ihanet değil insanın kendi kişiliğine onurunada ihanet olduğunu unutmamalıdır.
18 Temmuz 2016