Buğdayı samandan ayırır gibi dostu ayıracaksın düşmandan
Türkiye’de ve dünyada büyük çalkantılar yaşanıyor. Rüzgar sağdan esiyor. Çark Kökten dinci ve Irkçılardan yana dönüyor. Bunu ne yazık ki ne ezilen, sömürülenler, nede onlar adına yolla çıkan örgütlenenlerin önder kadrosu yaşananları ve bunların doğuracak sonuçları kavramış durumda.
Elbette her bireyin, her grup ve örgütün politika yapma hakkı var. Ortamı bulduklarından yürüyüş, toplantı, protesto düzenleme haklarıdır. Mesele binlerin, on binlerin, hatta milyonlarca insanın toplanması bir protesto, yürüyüşe veya politik içerikli bir kültür gecesine katılması veya katılmayı sağlaya bilmekten değildir. Mesele
Ülkede ve dünyada eskinin yerine yeniyi koyabilmenin kapısını, yolunu aça bilmekte. Yeniye yönelirken bu yeni geleceğe ışık tutabilmeli. Mümkün mertebe eskinin içinde bulunan değerli varlıkları incitmeden kırmadan derleyerek geleceğe aktara bilmektir. Hüner, elbet bu sadece tarih eserleri, toprakları, gölleri ırmak ve denizleri, doğal bitki ve hayvanları korumakla sınırlı değildir. Bunların hepsi çok önemlidir. Bunlardan çok daha önemlisi insandır.
Hele hele kendisini her hangi bir bilim dalından, bir meslekte uzmanlaştırmış insandır. Çünkü yeni ve gelecek daha güzel bir yaşam sadece insanlar içindir. Bunu ancak bilim ve uzmanlarla hayata geçirebilmek mümkündür. Elbette ki kavga azınlıkta olan bir avuç insan mı, yoksa bütün insanlık mı dünya nimetlerinden yararlansın çelişkisinden doğuyor. Ama bu çelişkiyi en az zararla ancak bilinçli uzmanlaşmış ve bilimsel araştırma ve çalışmaları yürütebilecek insan kadrosuyla ortadan kaldırmak mümkündür.
Politika toplumları yönlendirmek ve idare etmek için gelişen bir bilim dalıdır. Bu alan ekonomi, biyoloji, tıp, tarım, matematik, fizik, kimya, astroloji, jeoloji vs. den çok daha titizlik ister, daha iyi uzmanlık ister.
Çünkü toplumsal alanda yapılan bir büyük hata binlerce yıl ortadan kaldırılamayacak hatalar yaratır.Halklar arasında kin öfke ve akan akıtır. Bir kaç önemli örnek verecek olursak Büyük İskender, Yıldırım Beyazıt, Mosulin, Hitler, den uzanıp gelen katliamlar toplumlar arasında yarattıkları kin ve nefret günümüze kadar gelmiştir. 1937 yılında Dersim katliam’ının Onur Öymen tarafından hatırlatılması bu hatalı katliamın doğurduğu tepki her akıtılan kanının değil ki onlarca yüzerce, binlerce yılda geçse unutulmağını bize kanıtlamaktadır. Halklar arasında kin öfke ve nefreti beraberinde büyüterek geliştirdiğinin boyutlarını gösteriyor.
Oysa Onur Öymen özellikle Kenan Evren’nin askeri darbesine en açık karşı tavır alan ve Alevilerin Türkiye’nin çağdaş sigortası olduğunu savunan diplomatların başından gelenlerden olduğunu biliyoruz. CHP elbette devrimci sosyalist bir parti değil. Gerçek burjuva anlamında sosyal demokrat bile değildir. Bunun için Erdal İnönü’ye bile tahammül edemeyerek onu partiden uzaklaşmasını sağlamıştır. Ancak CHP içinde ve tabanından diğer partilerden çok daha fazla insan Alevilerin, sosyalistlerin Türkiye’nin çağdaşlaşma ve bağımsız bir devlet olarak var olmasının anahtarı ve sigortası olduğunu bilir ve savunurlar. Devrimci ve demokratlar haksıza uğradıklarında kapısını çaldıkları Milletvekili ve uzman kadroların yüzde 95’i CHP içinde yer alan insanlardan olmuştur bugüne kadar.
Türkiye’ye gerçek demokrasi, sosyalizm gelinceye kadarda böyle olacağı da bilinmelidir. Bunlardan çok daha önemlisi Aleviler’in, Kürtlerin tüm ezilen azınlıkların ve özellikle de sosyalist ve komünistlerin gelişen ve keskinleşen sosyal tabakalar arasında ki çelişkileri doğru kavramaları gerekir.
Burada özellikle iktidarda bulunan partinin işine yarayacak davranışlardan kaçınması, hakim sınıflar arasındaki çelişkilerden akıllıca yararlanmasını bilmesi gerekir. Onlar içindeki demokrat güçlerle bağları daha da güçlendirmelidir. Ezilen ile sömürülenlerin ve azınlıkların sesini meclise ve dünya kamuoyuna taşıyabilecek unsurları tüm partiler içindekileri iyi seçmeli uzun vadede yararlana bilecekleri birey, örgüt ve partilerle diyaloglarını kesecek davranışlardan kaçınması gerekir.
Halkımızın şu sözü unutulmamalıdır ‘Bir pire için yorgan yakılmaz’
Bu gün çeşitli sosyal tabakaları ve emperyalist güçleri temsil eden egemenler arasındaki çelişki her zamanınkinden çok daha keskin bir durumdadır. Bunlardan akıllıca yararlanmak gerek.
Yanlış, geçmişin yaralarını kanatan davranış ve çıkışlara karşı protestolar elbet yapılmalıdır. Ancak bunu
sınırı bilinmelidir. Bu çağdaş bir demokrasi için örgütlenmeye, ezilenlerin sesini meclise tartışmaya engel olacak, barikatlar yaratacak boyutlara ulaşmamalıdır. Hele kökten dincilerin ekmeğine hiç mi hiç yağ sürmemelidir.
“Öfkeyle kalkan zararla oturur” boşuna dememiş halkımız. Bu deyimlerden böylesi günlerde öğreneceğimiz çok şey var.
Münster, 22. Kasım. 2009
Molla Demirel (Yazar – Şair , Radyo Yayıncısı)
Yayınlandıgı yer: Merhaba Gazetesi, Neu.Ulm, 2009-05/01-Sayı-345