Hiç Aklı Başında Bir İnsan  Yeni Bir Okulla Karşı Çıkmaz  

 

Son bir kaç haftadır Alman medyası ve siyasetçileri hemen hemen her gün Türkiye’nin Başbakanı Recep T. Erdoğann’nın ‘ “Türkiye’de Almanca eğitim veren lise ve yüksek okul seviyesinde okullar var. Benzeri okullar Almanya’da da açmalıyız.” Cümlesi üzerinde fırtınalar koparmayı sürdürüyorlar. Her yayın organı ayrı bir anket yapıyor ve ayrı bir sayı veriyor. Beli medya kesimleri ısrarla  ‘Almanların %70 Türkçe – Almanca eğitim verecek bir liseye karşılar” fikrinde birleşiyorlar. Elbette bu anketleri hangi ortamda, kimlerle kaç insanla yapıyorlar bilmiyoruz. Ancak ben 1972 yıllından beri Almanya’da yaşıyorum. Almanya’yı ve Alman Halkını çok iyi tanırım. Duygusal bir halktır. Ancak gerçekleri seven bir halktır. Katı tutuculukları da buradan geliyor. Almanya Türkiye Dostluğu daha 9.y.y. dayanır. O tarihten bu tarafı  dünya politikasında en iyi dost kalan ve dostluklarını sürekli korumaya çalışan iki ülke olmuştur. Özellikle Fransa’nın sanayi devriminden sonra başta Ortadoğu ve Balkanlar olmak üzere  genellikle uluslar arası politikada ortak hareket etmişlerdir. Dış politikada Fransa, İngiltere ve Rusya’ya karşı ortak bir cephe oluşturan iki ülkedir.

Savaşta sonra Almanya’nın kalkınması için dışarıdan uzman ve işçilere gereksinimi olunca Türkiye’den Almanya’ya ilk göçün hemen hemen % 80 kalfiye ve uzman insanlardan oluşur. Daha sonra aile birleşimi ile gelenlerin sayısı artıkça bu uzman beyin göçüne hemen hemen hiç yer verilmemektedir.

Bu tarihten sonra da dünyada hızla gelişen Turizimde Almanlar genellikle İspanya ve Türkiyeyi tercih etmişlerdir. Özellikle son 15 yılda  İspanya çok daha yakın olmasına rağmen Türkiye önde yer alıyor.

Yıllık ortalama 5 milyona yakın Alman vatandaşı Türkiye’de tatillerini geçiriyor.

Türkiyede bulunan dış yatırımcılara baktığımızda da Alman yatırımcılar ilk birinci sırada yer alıyor.

1960 dan beri Almanya’da Türkiyelilerin  her yıl sayısı artıyor. Çünkü genç bir nesil. Ayrıca çocuk yapmayı ve büyütmeyi seven bir geleneğe sahip. Almanyanın genç nesile ihtiyacı var. Ayni şekilde Türkiyeye yerleşen Alman vatandaşlarının da sayısı her gün atıyor.

Bugün Almanya’da üç milyon Türkiyeden göç edenler var. Azarbeycan, Türkistan, Kırgızistan, Tatar İstan, Yunanistan, eski Yuguslavya ülkelerinden, Bulgaristan, Irak, Iran, Sürüye, Kırgızistan, Gürcü istan gibi ülkeler den gelen Türkçe konuşan veya kendilerini Türk kökenli olarak görenlerde etkilendiğinde bu sayı rahatlıkla beş milyona yaklaşır. Bu insanların en az her birinin iki Alman arkadaşı ve dostu vardır.  .

Bunların dışında yukarda da belirttiğm gibi Almanya ve Türkiye’nin bin yılı aşkın bir tarihi dostluğu ve çıkar birliği vardır. Her iki ülke birlikte ortak çıkarlarını ABD, Fransa, Rusya, İngiltere, Italya ve Japonya gibi Endüstrü ülkelerine karşı korumak istiyor. Almanya endüstrüsinin için gerekli hammaddelere sahip olmayan bir ülkedir. Varlığı dışarıdan hammadde ithal etmek ve bunları işleyerek tekrar dış ülke  pazarlarında tüketmeye bağlıdır.

Bugün büyük hammadde rezerveleri nin ana kaynağı Ortadoğudadır. Başta Arap Ülkeleri  ile ski Soyetler Birliği’nden ayrılan “Türki Devletler” de  yani Türk kökenli ülkelerdir.  Arap ülkelerinde  ilk başta, Irak, Suidi Arapistan, Suriye, Lübnan, Libya, Yemen ve Türki ülkeler olarakta  Azerbeycan, Türk istan, Kırgızistan Tatar istanı bir çırpıda sayabiliriz.

Türkiyede gerek komşuluk gerekse, inanç gerekse tarihi ilişkiler bakımında  bunlara İran, Afganistan, Pakistanı  ve mısır’ı da ekleyebiliriz. Ayrıca bunlar yeni gelişmeye açık ülkeler ve endüstrü malları için geniş bir pazar alanıdır. Almanya bu ülkelerin pazarlarında başta ABD, Rusya, Ingiltere ve Japonya ile rekabet edebilmeleri içinde bu ülkelerle hem kan, kültür, dil bağı olan Türkiye’ye ihtiyacı var. Aynı şekilde Türkiye’nin Balkan ülkelerinde de milyonlarca insanla dil, kültür, kan bağı var ve etkinliği var.

Kısacası Almanya Türkiyesiz ne Balkanlarda ne de Ortadoğu – Ön Asya ülkelerinde ABD, Rusya, İngitere, Fransa ve Japonya ile yarışması mümkündür. Bunu Alman politikacıları, medyası kadar Alman halkı da biliyor. Bunları değerlendirdiğimizde Almanların Türkçe – Almanca eğitim verecek bir okulla karşı çıkması düşünülemez ve bu istatikler pek inandırıcı olmaz.

Dil bir iletişim aracıdır Almanca – Türkçe eğtim yapacak ve bu ülkelerde yetişecek kadrolardan en çok Almanya’nın yararına olacaktır. Almanya bu kadrolarla hem Balkanlarda, hem de Ortadoğu – Önasya ülkelerinde rahatlıkla yaşamın her alanında iletişim kurabilecek. Çünkü bu kadroların ikna güçleri kuvetli olacak, inandırıcı olacaklar ve bu ülkelerle iş birliği pazarlarda daha rahat hareket etme olanakları olacaktır. Ayrıca bugün dünyada Süper güç olma yolunda olan  1,5 milyar nüfusa sahip Çin pazarına bütün dünya ülkeleri girmeye çalışıyor. Bu ükenin Moğulistan, Han bölgesinde yüz milyondan fazla Türkçe konuşan halk yaşıyor.

Bu da her iki ülkenin geleceği için ayrı bir önem taşıyor. Bunu dünya olaylarını, ticaretini, kültürünü izleyen her insan bilir. Alman halkının büyük bir kısmı da Almanya iyi bir Türkçeye sahip uzmanlarla bu pazarlarda daha etkili olacağını bilir ve bilmesi gerekir. Türkçe, Almanca dilini iyi kavrıyarak yetişen uzman kadrolara sahip iki ülkenin birlikte hareket etmesi gelecek yüz yılda Ortadoğu ve Balkanlar başta olmak üzere tüm dünya ekonomisinde, siyasetinde söz sahibi olmak için çok önemlidir. Bu Almanya sanayisinin sürekli gelişmesi ve ayakta kalabilmesi için önemlidir. Bu nedenle Almanca ve Türkçe okullarının hem Türkiye’de ve hem Almanya’da açılmasına karşı çıkanlar veya bunları günlük siyasi propağanda aracı olarak kullananlar her iki ülkeninde geleceğine zarar verdiklerinin farkında değiller. Aklı başında her insan bilmesi gerekir ki bir okulun açılmasına karşı çıkmak bir okulun kapatılmasını istemek kadar ayıptır.