Dört Hafta Slovakya’da uzay bilim adamlarının giysileriyle terapi yapan bir Rehabilitasyon Merkezindeydik. Oğlumuzu oraya götürdük büyük bir umutla. Hani “nefes alan her candan yaşama umudu vardır” derler. Bizimki de öyle Üniversiteyi bitirdikten dört hafta sonra trafik kazasıyla engelliler sandalyesine mahkum olmuş oğlumuza yeniden yaşama, toplum içine dönmek için nerede ne varsa gücümüz içinde  araştırıyor ve yararlanmaya çalışıyoruz. Bu süreçte bizim en büyük desteğimiz dostlumuz, ilacımız, gene dostlardan aldığımız kitaplar yazılar oluyor.

Slovakya’da döndüğümüzde masamda onlarca mektup ve üç kitap vardı. Elbette  işyerimde ki masamda da onlarca dosya ve Alman yazarlardan gelen 5 kitap vardı. Alman yazar dostlardan gelen kitaplara daha el sürmedim. Onları önümüzde ki günlerde okuyup yazacağım. Radyoda tanıtacağım.

Türkiyeli üç yazar dostlarımdan gelen kitapları okumasaydım, uyuyamazdım. Helle dünyaya ayni pencereden baktığım Gülsüm Cengiz’den kitap gelmişse üstelik  şiirlerinden bir seçki yapılmış ve Almancaya çevrilmiş ve yayınlanmışsa onu okumamak, ve radyo çalışmalarımda tanıtmamak arkadaşlık anlayışımıza uygun düşmezdi. Gülsüm Cengiz’in ‘Akdeniz’in Rengi’ adlı şiir seçkisini Almanya,  Hückelhoven da bulunan ‘Schulbuchverlag Anadolu’ yayın evi yayınlamış. Bu yayın evi okullara yönelik çalışan Türkiyeli yazarlarının eserlerini  başta Almanya olmak üzere Avrupa’da insanlarımızın yaşadığı tüm ülkelerdeki okullara tanıtan bir yayın evi. Gülsüm Cengiz ‘kitabın ilk sayfasında bana şöyle seslenmiş    “Sevgili Molla Demirel’e Şiirin dost sesiyle…”

Yazarın bu kitabında yer alan şiirler özünde Almanya’daki okullarda Türkiye’nin dostluk ve sevgisini sesini duyuracaktır. Şu dizeler hangi gencin yüreğinin derinliklerindeki duygularını ayaklandırmaz ki:

   ”Gök gözlerine dolar / aşk yüreğine

   köpürür deniz / vurur öfkesini karanlıklara

   kartallar konar kalkar / duruklara …”

Gülsüm Cengiz yaşamını halkların, kısacası insanlığın özgürlüğüne adamış bir yazar onu işlemeden edemez çocukların, gençlerin duygularıyla işliyor seslendiriyor özgürlük özlemini:

“Çiçek getir bana… / Yeni toplanmış olsun dağlardan.

Sümbüller olsun içinde / nergisler müşkülümler…

Sevda türküleri olsun üstünde / yeni söylenmiş, / özgürlüğün renginde…”

İşçi sınıfının kadın Şairi gülsüm Cengiz bu kötülüklerin yüzüne tükürmeden edemez.Çocuklara dostunu düşmanını da sevgiyle göstermeyi görev bilir. “Çocuğumun Ninnisi” adlı şiirinde şöyle seslenir:

   “Uyu çocuğum uyu / sil gözlerinde korkuyu.

   Masallarda kaldı artık / ağzında alev saçan / yedi başlı ejderha.

   – Şimdi korku çocuğum, / namlusunda ölüm kusan / demir yığını tanklarda – …

 

   Umut şimdi çocuğum / ne iyilik perisinde,  /

   ne kurnaz kel oğlanda, / ne sevdalı bey kızında.

  Umut sende çocuğum / senin gibi insanlarda.”

 

Gülsüm Cengiz’in bu seçki şiirlerinin özellikle Türkiyeli her öğretmenin mutlaka derslikte işlemeli ve  çalıştığı okulda ki diğer milliyetlerdeki meslektaşlarına derslikte işlemelerini önermeliler.

İkinci Kitap Evrensel Basım yayın tarafında  yayınlanmış “Avrupa’da İslamcı Örgütler” adında da anlaşıldığı gibi oldukça ilginç insanı bu 21 yüz yılda sarsacak bir Kitap. Bu araştırma ve inceleme kitabın Yazarı Metin Gür Ağabeyim “Sevgili Hamza, Sakine, Molla’ya mutlu, güneşli en güzel günlerde birlikte olma inancıyla!” notunu düşmüş ve yollamış.

Kitap Avrupa’da Türkiyeli kökenli insanların nasıl gelirken laik bir dünya görüşleri varken daha sonra çağdaşlığa karşı tavır alan bir Şeriat özlemi içinde olanlarca örgütlendiğini yedi ayrı bölümde işliyor. Özellikle Milli Görüşten AKP ye uzanan yapılanmayı konu ediyor. Tahrikatların örgütlenmesinde devletin desteği olduğunu belgeliyor. Elbette AKP öncesinde “Dönemin cumhurbaşkanı Evren’nin başkanlığında Başbakan Özal’ında katıldığı MGK toplantısında tarikatlara yardım edilmesi görüşülerek kabul edildiğini” belgeleyerek okuyucuya sunuyor. Bu gün Türkiye’nin vardığı yeri ve nereye gideceği konusunda sadece düşünmemizi değil 1960 yılından bu yana  devletin kapı arkasında neler yaptığı konusunda da  derli toplu bilgemizi sağlayan bir baş ucu kitabı.

Üçüncü Kitap  gene bir Şiir kitabı ‘Uçuruma Düşen Çığlık”  yazarı Nihat kemal Ateş Dostum şu notu düşmüş:

   ”Sevgili Molla Demirel’e her sabah uyandığında yüzünü güneşle yıka bir çocuk telaşıyla ve yüreğini şiirle…”

Şair Nihat Kemal Ateş Bürükselde yaşıyor. Şiirlerinde hep sevda, hüzün daha doğrusu yurt özlemi iş içedir.  Çocukluğu ve gençliği İstanbul’da geçmiş. İstanbul 1. Amatör kümede, III ve II Türkiye liglerinde profesyonel futbolcu olarak yaşamış bir insanın bir rüzgarla yerinden, yurdundan koparılarak yaban elle düşürmesi ister istemez büyük maceralarda içinde barındırır. İşte bu maceralı yaşamda  Nihat Kemal Ateş yüzünü hep sevdaya çevirmiş elinde kitapları düşürmemiş. Onun yaşamına sevda ve şiir yön vermiş . Bütün bunlara rağmen onun şirinde hep Sevda, hüzün ve özlem iç içedir. O “Gözleri Şafak” şiirinde şöyle seslenir:

   “Şafaklara karışan bir ağıttır gülüşün

   Gün yüzüyle kavrulan esmer hüzündür yüzün”

 

Bu yukarda ki dizeler şairin kendi yaşantısının ip uçlarını bize veriyor. İstanbul’un havası , güneşi onun her yede yandaşıdır. Onun özlemiyle yüreği tutuşur ve “İstanbul Güneşi” adlı şiirinde şöyle seslenir okura:

   “Öfkeli bir bakıştı güneş

   öfkelendikçe kızaran…”

 

Şair nereye giderse gitsin  İstanbul’un tarihi doğal güzellikleri onunladır, bazen dilinde türkü bazen kaleminde şiir olur akar ak kağıtların üstüne. O “Eğilmeyen  Gölgeler” başlığını taşıyan şiirinde şöyle seslenir:

   “Sana bu akşam / Burgaz Adası’nın sabah mahmurluğunu /Martıların Çığlıklarını,

   Gözlerinde biriken tuzunu  /Getireceğim Denizin / Bir Avuç mavisini

   ve … daha neler neler / eğilmeyen gölgeler”

 

Nihat  Kemal Ateş bizim geleneksel halk şiirinden de kopmaz bazen karaca oğlanca sevdasını dile getirir

Sevdiğine şu dizelerle seslenir:

   “Elden ele gezen dilber / Akan suyun durulur mu

   Yüreğini açan dosta / Sırttan bıçak vurulur mu…“

 

Ne iyi ki böylesine güzel yazar. Şair dostlarım kardeşlerim var. Nihat kemal Ateşin söylediği gibi

“Kitap sayfalarında / kitap kokusu oluyoruz / güzel bir resmin renginde buluyoruz kendimizi”

Siz okuyucuları da kitap sevdası ve doğanın güneş renkleriyle baş başa bırakıyorum.

 

11.Nisan 2013