Savaşa karşı çıkmak ve doğayı savunmak sadece Sanatçıların ve aydınların görevi değildir. İnsan olduğunun bilincinde olan her insanın görevidir doğayı ve barışı savunmak. Elbette sanatçıyı, aydını toplumun diğer bireylerinden farklı kılan olaylara karşı duyarlılığının daha güçlü olmasıdır. Bu duyarlılığının anını, zamanını doğru belirlemesi oldukça önemlidir. Ancak en önemlisi mazlumdan yana korkusuzca tavır alabilmesidir…
 
İnsanın yaşam hakkını savunmayan, doğanın korunmasına önem vermeyen bir insanın kalemi, fırçası, anlatımı ne kadar güçlü olursa olsun özünde ne sanat adamıdır, ne de geleceğe iz bırakabilecek bir aydındır.
Çok geçmişe gitmeye gerek yok. Bu gün Sebahattin Ali, Nazım Hikmet, Yılmaz Güney, Ahmet Arif, Aziz Nesin,  Yaşar Kemal, Fakir Baykurt’u unutturmayan yaşatan tek değer onların hem ülkesindeki hem de ülkesi dışında yaşanan olumsuz olaylara karşı duyarlı olmalarındandır. Gerçek sanat adamı ve gerçek aydın haksızlıklara, sömürüye, insan ve doğa katliamlarına göz yumamaz. Çok gerilere gitmeden Fransa’da Satre’yi satre yapan, Latin Amerika’da Neroda’yı Nero’de yapan, Almanya’da Brecht’ ti de Brecht yapan bu duyarlılıklarıdır. Elbette ki resim, heykel, müzik ve bilim alanında böylece yüzlerce ad bir çırpıda sıralana bilinir.
Peki, biz günümüzde dünyada hunharca sürdürülen haksızlıklara karşı, insana, doğaya büyük zararlar veren,  savaşlara karşı ne kadar duyarlıyız?
Elbette her çağda sanatını yeteneğini, kalemini, fırçasını birikimini beli sermeye sahiplerine, tekelere, satarak yaşamını sürdüren kültür, sanat ve edebiyat adamları olmuştur, bugünde var. Yaptıklarıyla sadece yaşadığı günde ki olanaklardan yararlanmak ve elde ettiği bireysel olanaklarını korumaktan başka bir şey düşünmeyen sanat adamlarına, bilim adamlarına, akademisyenlere halkın, halkların aydın,  diyebilir miyiz? Buna karşın yukarda adlarını verdiğim Nazım Hikmet, Yılmaz Güney, Ciğerhun, Ahmet Arif, Bertolt Brecht,  Octavia Paz, Pablo Nero’da, Ehmedê Xanî, Mehmet Uzun, Musa Enter gibi binlerce insan dünyamızım çeşitli ülkelerinde duyarlılıklarını korkusuzca haykırmışlardır. Sayıları azda olsa duyarlılığını, bilgi ve birikimini dünya insani için, barış için doğanın korunması için, dünyada tek bir çocuğun burnunun kanamaması için kullanan aydınlar ve sanatçılarda var.
Kırk yıldır Radyo Kaktus Münster e.V.’in genel yönetmeni olarak tüm çalışmalarımızı gelecek nesillerin savaşsız sömürüsüz, acısız bir dünyada yaşaması için yaptık. Bunun gerçekleşmesinin ancak çocukların, gençlerin farklı kültürleri, dilleri sevmesi ve bir zenginlik olarak görmeleri gerektiğine inandık. Bu çalışma içinde her yıl onlarca, ressam, edebiyatçı, heykeltıraş, müzisyenle çocukları, gençleri bir araya getirdik. Bu sanat ve edebiyat insanların okullarla birlikte çalışmalarına olanak yaratmayı amaçladık. Bu çalışmayı çocuklar gençler sevdikçe gelecekleri için perspektiflerini geliştirerek okulu sevmeyi aile fertleri ve çevreleriyle uyum içinde yaşamayı sağladıkları ölçüde onların ailelerinden ve okul öğretmen ve yöneticilerinden de destek aldık. Her projenin sonuçlarını çocukların gençlerin yeteneklerinin başarısını gösteren bir kitapçık halinde yayınladık. Temel ilkemiz “Dünya evimiz, insanlara hizmeti inancımız” olarak almamız oldu. Hiçbir siyasi partiye ve hiçbir inanç kurumuna dayanmadık. Hepsine karşı saygılı ve aynı uzaklıkta durduk. Neden uzak durduk? Çünkü onlar kendi inanç kurumlarının, siyasi partilerinin çıkarlarını düşünerek örgütlendiler, örgütleniyorlar. Bizim çalışmamızsa çocukların, gençlerin savaşsız, kargaşasız bir ortamda geleceklerini hazırlamayı amaçlıyor.
Bu kırk yıllık çalışmanın sonucunda yaşadığımız Münster kentinde bu çalışmaya katılan destek veren tüm kurumların da katıldığı ve desteklediği ‘ Enternasyonal Çocuk Müzesi Münster-Molla Demirel Kültür Vakfı kuruldu. Şimdi Radyo Kaktüs’da  60 ülkeden  gelen 500 çocuk oyuncağı ile bir sergi sürmektedir. Bunları anlatmamın nedeni sadece bu Çocuk Müzesi – Kültür Vakfının desteklenmesi değildir. Asıl amacım sadece göçmenler değil biz insan olarak yaşadığımız dünyada çocuklarımızın mutluluğunu ve geleceğini düşünmemizin her şeyden daha önemli olduğunu hatırlatmaktır..
 Çocuklarımızın sağlıklı geleceği, sadece barışla, sevgiyle donanmış bir dünyada yaşamaları ile mümkündür. Bu nedenle çocuklarımıza inanç ve siyasi partilere yakınlığı değil sevgiyi, kardeşçe yaşamayı öğretmeyi amaçlamalıyız.
Tüm insanlara  2019 yılının sevgi ve barış dolu bir yıl olmasını diliyorum..
 
Münster, 23.12.2018
Molla Demirel