Tutuşurduk el elle
inerdik denize
sökerken şafak
özenirdi erkenciler
çobanlar bize

İzlerdik birlikte
sabahın ilk ışınlarının
kucaklaşmasını denizle
sarhoş ederdi doğanın güzelliği bizi
çeker alırdı sahilden içine
deniz dalgaları
Ve sarar kucaklardı bizi
Kremlerdi dudaklarımız bir birini
Denizin tuzlu sularında da

Her fidanın döner zamanı
bir yaşlı çınar olur
bizde
birlikte yaşlandıkça
daha da görkemleşiyordu sevda

Üç yıl kaldı yetmişe
anlayacağınız koca çınar olduk omuz omza
lanet olsun kanser virüsüne
gizlice ciğerlerini yakaladı sevdiğimin
karardı dünyamız
geldi güz dökülüyor yapraklarımız
hasret kalmaya başladı deniz manzarasına gözlerimiz

Dökülüyor güz yaprakları gibi bir bir anılar masama
ıslanıyor vücudum
ne deniz suyunda, ne ecel korkusundan
akan yüreğimize ayrılık ve çaresizliğin göz yaşı
sevdayı dolu dolu yaşadık yarım yüz yıl birlikte
denizlerin en temiz sularından kulaç attık
dağ eteklerinde en güzel çiçeklerini
desteledik el ele
Bin bir çeşit kır çiçeklerinden taçlar ördüm saçlarına
Omuz omza en güzel günlerini yaşadık son eli yılın
İşte iki koca çınarın sevda şiiri bu.

Münster, 10 Eylül 2014

Bu şiirden bir yıl bir gün sonra (11 Eylül günü) çocuklarımın annesi, yoldaşım, sevgilim, Sakine’m biz den ayrılarak sonsuzluğa uçtu. Dönüp bakmadı, bakamadı arkasından bıraktıklarının göz yaşına…