Ben her akşam Bektaşi
Nasreddin Hoca fıkraları
dinleyerek büyüdüm
odun taşıdım kışın ortasında
penceresiz evlere
Yanaklarında akan göz yaşı oldum
öksüz çocukların
özgürlük eriydim Kızıl Dere’de
vurulunca Mahir, Ömer, Cihan’la
bin bir parça oldu yüreğim.
tekmeledim zalimin
ve sömürücünün kapısını
tükürdüm yüzüne o sermayenin
istedim Hacı Bektaşi Velinin
kuçağındaki kurt ile ceylan gibi
dost olsun insan
Yorulmasın diye binmedim eşeğin sırtına
un yaptım buğdayı
Noel baba gibi
taşıdım sırtımda fukaraya
Birini muhtaç
öbürünü varlıklı eden güce
yağdırdım bin küfür
kazak Abdal gibi
Öğrendim isyanıda sevgiyide
Baş kaldıran sömürüye
Spartaküs
Derisi yüzülürken
Enel hak diyen
Hallacı Mansur, Nesimi
Şeyh Bedreddin
Pir Sultan
Ve “bir ağaç gibi
Tek ve hür
Bir orman gibi kardeşçesine” diyen
Nazım’dan
Yatım Nigde zindanında
yaralı aslan gibi
prangada bacağım
kolum
her yanım kan içinde
Bir kuş gibi
tanımadan sınırları
özgürce dolaşmak için dünyayı
ve sömürüsüz
yoksulsuz bir düzen için
yıkmak istedim kralın
sultanın saltanatını
haykırdım
Nurhaklarda Sinan
Darağacındaki Deniz gibi
Nigde 1975